Bir "Efendi" sözünün Analizi - Bölüm I

Testisi Kırık misali, acılar içinde vaz vermeler hümkürüp haykırmalar... Bir de şimdi bu zat'a Efendi titri verildi. Herkes bu kişiden söz ederken ad soyad Hoca "Efendi" demektedir. Efendi bir nevi sosyal rütbedir (daha fazla bilgi için tıklayın) Türkiye'de.

Oysa bu tip ünvanlar kaldırıldı diye bilyorum. Neyse, zaten generallerimiz Paşaydı, şimdi de Hoca ve İmamlarımız Efendi oldu. Biri verdi diğeri aldı.

Kantarın topuzunu sürekli kaçirmak Milli bir karakter olmuş buna da normalleşme diyoruz, dedirtiyoruz. Oysa Senin normalin ve onun normali arasında başka normaller de var, benim gibi, bizim gibi.

Kendimizi tanımlıyalım mı?

Tabii olur, çok basit:
Kendi aklını kullanma cüretini gösterip ezber dışında akıl yürütebilenler ve çok ses çıkarıp herkesi rahatsız edip kafa şişirmektense buralarda yazıp çizen insanlar diyebilirsiniz.

Ama artık Hasso ve Memo'nun, Paşa'lar ile (sivil paşalar da var hatırlatayım) savaşının arasında kaldık. Sam de bu iki karakteri tam bir Hacıvat -Karagöz gölge oyunu şeklinde oynamaktadır, 70 milyon da seyretmektedir.

Aslında savaş bitti, kazanan belli değil, ama kaybedenleri söyleyim. Biz. Çünkü bu memlekette yaşayıp tüm bu yıkım arasında nefes almaya çalışıyor, ama kısa bir süre sonra umudumuzu yitirip bitkisel hayatımıza dönüyoruz.

Tüm memleket TV'den idare ediliyor... "Efendi" kanallarında çıkıp şöyle böyle olmalıydı diyor, ve şip şak kollektif zeka veya Pavlov'un şartlı refleksi ne derseniz deyin çalışmaya başlıyor. Herkes aynı yere koşuyor. Koşma yahu burada da var bir şeyler...ıhıh. Başta biri oraya koştu ya herkes oraya koşar.

Şimdilerde 19 Ekim 2011-Hakkari'ye yapılan Terör saldırılarından dolayı Efendi'nin çözüm öerileri. Kendi kanalında ve web sitesinde:

Ümitsizliğe kapılmamalı; ama bugüne kadar ihmal edilmiş tedbirler var: Keşke, o bölgeye gönderilen muallimler, bugün dünyanın dört bir tarafına ciddi fedakârlıklarla hicret eden gönüllüler gibi, dönmemek, orada ölmek ve oraya gömülmek üzere gitselerdi. Keşke o halkın karakterini çok iyi bilen, çok ciddi bir empati mülahazasıyla onları doğru okuyan ve ona göre muamelede bulunan vaizler gönderebilseydik. Keşke her köye olmasa bile birkaç tanesine bir sağlık memuru, pratisyen hekim gönderebilseydik de okullardaki sağlık derslerini onlar verseler; hem mesleklerini icra etme yoluyla hem de okuttukları çocuklar vesilesiyle ailelerin içine girseler ve kendilerini ifade etselerdi. Keşke halkı öyle kucaklayabilecek adliyeden insanlar ve mülkiye memurları gönderebilseydik. Keşke evleri teker teker gezip toplumun dertlerini dinleyen ve güvenin teminatı olan emniyet memurları gönderebilseydik. Böylece başkalarının halkı idlal etmesine fırsat vermeyecek şekilde bütün sızma kanallarını kapatsaydık. Otuz sene değil, on sene evvel bile ülkeyi idare edenlerin aklı bu işe erseydi ve bunlar bugüne kadar gerektiği ölçüde yapılabilseydi, bugün o problemler kökünden kurutulamasa da en aza indirilmiş olacaktı. (10:20)

Diyor Efendi. Doğru da diyor...:). Ama sadece o bölgeyi değil tüm Türkiye'yi kucaklayan bu anlayışı veya politikayı doğru kabul edebiliriz.

Benzer koşullarda yaşyan bir çok insanınız var ama sadece silahlı ayaklananlara kucak açın...diğerleri ne olacak?

Yani terörün olduğu yere pozitif ayrımcılık, diğer garibime de negatif ayrımcılık. Hani vardı ya: Ağlamayana meme yok....biz buna artık Silahlı ayaklanma yapmayana hak hukuk bağışlama sevgi devlet ve yatırım hatta demokrasi yok.

Eh tüpgaz ile nükleeri ve kozmetiği aynı kefeye koyan öğrenci buysa Hocasından nasıl bir mantık üretmesini beklersiniz.

Ama tabi Hoca'nın derdi biraz da ölmüş olsa da kalplerde yaşyan kendi Hocası olan bir zat'ı kayırmak olabilir, devamında diyor ki Efendi:

Bediüzzaman Hazretleri o bölgenin insanıdır. Bir dönemde Ermeni Taşnaksiyonu’na karşı talebelerini arkasına alıp gönüllü savaşan, Rus işgaline karşı alay komutanı olarak mücahede eden, bacağı kırılan, esir düşen, Kosturma’da hapis kalan ve harikulade bir şekilde oradan kaçıp Türkiye’ye dönen, İstiklal Mücadelesi’ni destekleyen, kendisine meclise girme yolu açılan, fakat siyasetle hizmet edemeyeceğine inanınca Erek Dağı’nda inzivaya çekilen Üstad Hazretleri, çeşitli bahanelerle senelerce zulüm görmüştür. “Seksen küsur senelik hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında, yahut memleket hapishanelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir cani gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.” diyecek kadar acı ve ızdırap yudumlamıştır. Fakat, kat’iyen olumsuz bir tavır sergilememiş ve milletin huzurunu kaçıracak hiçbir harekete izin vermemiştir
Bu salya sümük edebiyatı da Efendi'ye kendi hocasından geçmiş besbelli.

Ben ne acılar çeken gördüm bir damla yaş yok gözlerinde, ne yaşlı gözler gördüm bir zerre acı yok kalplerinde.

Ve patlatıyor Efendi:

Bizim en büyük problemimiz, bizi birbirimize bağlayacak tutkal mahiyetindeki çok önemli bir dinamik olan dini değerlendiremeyişimiz olmuştur. 

Şimdi de ben patlatıyorum dikkat:


-Sen de Müslümansın!


 Beni de Seni de yaratan Allah. (video için tıklayın)

diyerek Kızılay çadırını satmaya çalışan Müslümanı nereye koyacağız. Tutkalı az gelmiş belki de. Ne dersiniz? Dini bu kadar genelleştirip özelden tüzele dönüştürürseniz din bir meta olur ve Carrefoursa da bile satılmaya başlar.

Hey Hasso ile Memo...sizlere sesleniyorum. Lügat tamam, diksiyon fena değil, global ekonomik sistemi de biraz anlamışsınız, ama hala aynı yerdesiniz. Üzgünüm.

Devam ediyor Hoca:

Hazreti Bediüzzaman ta Meşrutiyet yıllarında Medresetü’z-Zehra adıyla Van’da bir üniversite kurulmasını teklif ederken orada Arapça’nın farz, Türkçe’nin vacip ve Kürtçe’nin caiz gibi kabul edilerek hepsinin beraberce okutulması gerektiğini söylemiştir. 
Bak sen...Arapça mutlak dil, Türkçe olursa iyi olur, Kürtçe olusa da olur olmasa da. Eh testisi kırık birinden daha iyi bir akıl yürutmesini beklememeliyiz.


Devam Edecek

Yorumlar

  1. Usta yerli yerinde bir yorum ama tumüne katıldığımı söyleyemem.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bülent Arınç

Nüfus Cüzdanından "Dini" hanesi kalksın.