KORKULUK

Sevgili Sözer'in blogum hakkındaki yazısı, buyrun paylaşıyorum: Korkuluk güzel bir blog adı. Özellikle şu günkü ortamda senin yazdığın ve paylaştığın tarzdaki yazıların yayınlandığı bir blogu her yönüyle karşılayan bir ad. Korkuluk kelimesi senin bloguna isim olduğu anda çok katmanlı bir anlam yükleniyor. Ekini gagalayan kargaların keyfini kaçırıyor veya ekinle karnını doyurma derdindeki kuzuların sessizliğini bozuyor! Düşününce ilginç de bir ad "korkuluk": Korku-luk. Korku adından -luk yapım eki ile üretilmiş yeni bir ad. Çimenlik de böyle, kayalık da. Çimenin ve kayanın olduğu yer anlamında. Ama tuzluk belki daha yakındır korkuluğa. Tuz serpmek, korku saçmak diye düşününce. "Korku"nun karşıtı herhalde cesaret olarak düşünülür ama ben korkunun karşıtının "sevgi" olduğuna inanıyorum. Işığın olmadığı yerde karanlığın hüküm sürmesi ile sevginin olmadığı yerde korkunun hüküm sürmesi benzer denklemler bence. Böyle olunca birden "korku-luk"

Sevgili Yılmaz Özdil....soyadını taşı gururla. Bazı soyadları zıt anlam taşır, mesela Ahmet Türk gibi, kimisi ise zınk diye oturur, mesela Yılmaz Özdil gibi. Buyrun: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/19386906.asp

Tv izliyorum hababam debabam ırkçılık söylemleri (Kürt ırkçılığı). Tüm Atatürkçülere de faşist....ok yaydan çıktı. İstanbul'da molotof kokteyli atılan ve Belediye Otobüsünde yanarak hastahaneye kaldırılıp iki hafta sonra hayatını kaybeden genç kızın ölümünü hala hazmedemedim. O'nun yeri ayrıdır benim için, çok dokundu. Kalbim ağrıyor. Ama TV'ye çıkıyor ve bu eylemleri yapanlarla aynı tarafta, diğerlerine ırkçı diyor faşist diyor. Ve bunları seyredenlerle dolu. O kız Polis tarafından vurulan bir terörist veya sempatizan olsaydı çoktan heykeli dikilmişti Hakkari'ye Diyarbakır'a...yazıklar olsun bu ülkenin yarımyamalak demokrasisine ve adaletine. Yazıklar olsun TV'larda konuşan ve  kompleks ve refleks lobları dışında beyinlerinin hiç bir yerini çalıştıramayan Kürtçülük yapan aydınlara ve Sevilay Yükselir'e. Ve seyrediyoruz bunları dolu dolu. Bir taraftan kırık testi, bir taraftan bademler, bir taraftan Puşiyle TV de sözde demokrasi savunuculuğu ve ı

Bunun izleyin lütfen Yorumum: Birincisi; internette neler bulabilirsin neler şaşarsın, Satanist de olursun Hiristyan da. İkincisi; Tanrının mucizesi doğa kanunlarının kendisidir. Başka mucizeler arayan şaşar.  Önemli olan aklınla Tanrıyı bulabilmek, görebilmek. Değilse insanların gösterileriyle değil.  Aklınıza mukayyet olun.  Değilse Allah neden en büyük mucizelerinden olan aklını kullanmak yerine başka yerlerde medet aradın diye hesap sorabilir. Kaynağı belli olmayan görüntülere giderseniz bu işin sonunda kedi keserek ayin yapar bulursunuz.  Sirk'te Aslan terbiyecisinin, gösterileri Allah'ın adını anarak yapması karşısında ne hissediyorsam bunda da aynısını hissediyorum. Bana Allah'ın verdiği akıl yeter.

Başbakan Erdoğan, İstanbul ile ilgili beklenen ' çılgın proje 'yi açıkladı; 'Kanal İstanbul' adıyla İstanbul'a ikinci boğaz geçişi açılacağını söyledi. Erdoğan, Karadeniz ile Marmara Denizi arasında 45-50 km uzunluğundaki projenin yerini ve maliyetini gizli tuttu. Eh o zaman ben de soruyorum. Madem bu kadar çılgın bir projeniz ve buna ayrırdığınız kaynağınız var, neden depremzedelere yardımın büyük bir kısmını halk'ın dayanışmasına havale ettiniz? Keyfiyet'den para kazanmak, zaruret'de  harcamamak  nasıl bir devlet mantığıdır? Nasıl bir mali yönetimdir?  Devlet kendi varlığını sorgulamalıdır bu durumda. Bu da Sana ve "Times"a kapak olsun.

Başörtülü bir Hanım Atatürk'ün diktatörluğünü tartışıyor. "Tek adam" diyor "tek parti" diyor....düşünüyorum bugünün Türkiye'sine ne kadar benziyor.

Ne yazık ki düşünmeden, sorgulamadan dinsiz olanlar düşünmeden, sorgulamdan dindar olanlar gibidir. Sağır ve dilsiz.

Testisi Kırık misali, acılar içinde vaz vermeler hümkürüp haykırmalar... Bir de şimdi bu zat'a Efendi titri verildi. Herkes bu kişiden söz ederken ad soyad Hoca "Efendi" demektedir. Efendi bir nevi sosyal rütbedir  (daha fazla bilgi için tıklayın) Türkiye'de. Oysa bu tip ünvanlar kaldırıldı diye bilyorum. Neyse, zaten generallerimiz Paşaydı, şimdi de Hoca ve İmamlarımız Efendi oldu. Biri verdi diğeri aldı. Kantarın topuzunu sürekli kaçirmak Milli bir karakter olmuş buna da normalleşme diyoruz, dedirtiyoruz. Oysa Senin normalin ve onun normali arasında başka normaller de var, benim gibi, bizim gibi. Kendimizi tanımlıyalım mı? Tabii olur, çok basit: Kendi aklını kullanma cüretini gösterip ezber dışında akıl yürütebilenler ve çok ses çıkarıp herkesi rahatsız edip kafa şişirmektense buralarda yazıp çizen insanlar diyebilirsiniz. Ama artık Hasso ve Memo'nun, Paşa'lar ile (sivil paşalar da var hatırlatayım) savaşının arasında kaldık. Sam de bu iki karakte

Blogumu takip edenler hatırlayacaktır. Patriot füzeleri başlıklı yazımı. Sen git Iran'ı karşına al (Patriot'ları veya radarlarını İran'a karşı TR'ye yerleştirilmesine izin ver), ardından Suriye'nin iç işlerine karış sonra TSK'nın moral ve motivasyonunu savcıların siyasi insafına bırak, ondan sonra da şimdi dik durma zamanıdır de. Viagra içelim hep birlikte. Hatta herkese dağıtalım dik duralım. Dik durmak için madem komşunun tavuğuna kış diyorsun, madem Patriot'lara izin veriyorsun madem TSK'nın moralini bozuyorsun o zaman Viagra dağıtmalısın herkese. Komşularının Senin her yaptığını seçmenin gibi alkışlayacağını mı sandın? Onlar dik duruyorlar, hatta PKK bile duruyor ama biz Viagra kullanalım, öyle mi? Akıllı olalım Amerikan vizyonuyla Türk Mantısı yenmez... Son olarak 21.10.2007 tarihinde yazmış olduğum bir yazıyı paylaşmak isterim: Eh, Yetti beee.... Merhaba, Ne yazacağını bilemiyor insan...tam 23 yıldır devam eden terör. Bugün 1+1+1+1+1+1+1

Ya şu adamın tavrı beni hasta ediyor. ÖTV vergisindeki "güncelleme" hakkında hamam'da yaptığı açıklama....Az alkol tüketecekmişim. Bunu ifade ederken, bundan rahatsız olan benim gibi insanlara karşı takındığı  alay, ve aşağılama...kimseden her zaman olduğu gibi çıt çıkmıyor. Her seyi ben bilirim ve bu alaycı tavırlar....bunlar yeniden doğuş için sosyal bir embriyonun gelişimi için şart. Teşekkür ederim Sana ve Senin yapmacık yarıcahil kırık testine... Huzur.

Dışişleri Bakanı İsrail'e yaptırımda bulunuyor. Ve evet İsrail geri adım atacak. Bu bir oyun hala anlamayanlara diyorum, uyan uykundan.....bak eğer bu doğru çıkmazsa ben de buradan yanıldığımı yazacağım.

Sınır ötesine harekat yapıldı, dünyada çıt yok. Hem de Kürtçülük bu kadar "in" olduğu bir dönemde. Meğer Sam Amca ve FG Hoca anlaşmışlar, TR'nin vatanseverleri hapse, USA'nın vatanseverleri (Patriot) de Türkiye'ye. Hani kimsenin iç işlerine karışmayacaktık? Hababam debabam Suriye'ye, Libya'ya posta koyan biz değil miyiz? Bugüne kadar iyi ilişkilerimizin olduğu bu yönetimler tavuğumuza "kış" mı dedi? Evet bir tavuğa kış dendi ama bu bizimki değil. Fakat Sen ruhunu satmışsın emperyalizme. Vücudun dik duruyor ama ruhun secdeye kapanmış, aman dikkat kıbleni şaşırmışsın. Dikkatleri de Somali'ye çekelim, dünyada söz sahibiymiş gibi davranalım, yiyoruz Maşallah. Afiyet olsun. Patriot'dan hangimizin haberi var? Bir de en komiği şu: Patriot'un kumandası TR'de olacakmış. Patriot'un kumandası TR'nin elinde, elinde olmasına da, TR'nin ipleri kimin elinde? Asıl dügmeye bastıran veya bastırmayan kim? Tıpkı Cüneyt Zapsu&#

Bu amerikan PR tavrı var ya. President gider, eşi eşlik eder (first lady; bizim hatun bu durumda kaç numara oluyor?), süzülmüş bakışlarla, bu insanlık ayıbına bir ayıp daha eklerler. Bir kaç medyatik artist yanlarında, elleriyle aç insanları beslerler. Çok çirkin, PR'in pornografisi olur mu? Oluyormuş demek ki. Made in USA for Turks: Buy the buy be my Guy. PR'in pornografisi olur mu? Bal gibi. Çoluk çocuk git Somali'de ellerinle aç insan besle, bol foto bol kamera bir de Ajda. Ne kadar şuursuz. Nihat Doğan ağlamaklı. Sanki hayvan barınağı, insanlık onuru diye bir şey var. O insanlar o hallerinin normal olmadığını bilseler çekim yapılsın isterler mi? Heyyt be yavrum…

ŞEHİTLERE MESAJ Merhaba Şehidim, 28 yıldır ben de Seninle şehit oluyorum. Belki ilk yıllarımda değil ama, şimdi artık ben de takip eden parağraftaki sorumlular listesine adımı yazdırmalıyım. Engel olamazdım bugünlere. Belki bugün başka sonuçların doğmasına da sebep olamazdım. Ama en azından yaptığımı yazdığımı düşündüğümü bilirdim.  Önceleri sadece bir kabullenmişlik tembelliği ile Türk hayat rutini karışımı bir çeşit eskitmeye tabii tutmuşum zamanı. Çok geç kaldım, ancak şimdilerde minicik adımlar atabiliyorum. Belki de "aklı kötü şeylere çalışmasın" diye taş taşıtılan bir ortamdan henüz çıktığım için. Bilemiyorum. Ama şunu biliyorum, her şehidin dökülen kanında benim de sorumluluğum var . Bunun ötesinde; ülkenin çağdaşlaşmasına izin vermemiş, eğitim ve öğretimi bu şekilde sonuçlar üretecek şekilde planlamış, milli eğitim bakanlığı yapmış, projelere onay vermemiş Başbakan, Bürokrat ve de en önmlisi bunu kader olarak gören ve her defasında vatan sağ o

SİYASETEN: Kürtçülük, dincilik, liberal palavralarından ve zülüm edebiyatından bıktım. Bu vatan üstündeki haklarımı istiyorum. Kürt Mürt Laz Çerkez veya neyse ne. Ne bu ya at mıyız köpek miyiz? Pitbull, Terrier, Golden falan. Aman ne kadar da acı çekmiş müslümanlar bu Cumhuriyet’de. Valla ben müslümanım ve dinim veya ibadetim esnasında bugüne kadar hiç bir acı çekmedim. Bugüne kadar diyorum çünkü son zamanlarda...acı çekiyorum. İran gibi olmayacağımız kesinleşti artık. Biz Yeni bir Osmanlı olacağız tıpkı New York gibi (Yeni York- New Ottoman). Özümüz buymuş ya. Padişahımız olacak (Padişahım çok yaşa) eyalet eyalet, muhalefet olmadan, esas duruşta kullar, her yere Cami yapalım, her yere AVM de yapalım (mekanik müslümanların ihtiyaç duyduğu bir çeşit tavaf mekanı). Mekanik modern müslüman algısının sonu budur. Bol miktarda özgürlük, yok miktarda muhalefet. Mazlum, ezilmiş, insan hakları, özgürlük karışımı kulluk “IN”, muhaliflik “OUT”. Yani onlar gibi düşününce demokrat

Başbakan"In, "üç çocuk yapın!" veya "araba almayın,ev alın!" gibi evlerin içine kadar giren büyük abi pozlarından rahatsızım.

Dün akşam Zekeriya Beyaz'ı konuk aldıkları programa gece yarısında dahil oldum. Aslında Latif ve Alçı'nın haber niteliği taşımadığını düşündüğüm soru, yorum ve görüşlerine rağmen bilmem neden takıldım kaldım. Başta Latif, Zekeriya Beyaz'ın kaç saat porno izlediğine takılmış kalmış. Tabi bu bel altı vuruşların sebebi bu kişiyi alaya almak. Önce Alçı istemem yan cebime koy tavrında, sonradan onun da gözleri açık merakla Hoca'nın kaç saat porno izlediğini merak ediyor. Tabii Hoca'yı alaya alıyoruz derken kendi kendilerini alaya alıyorlar ama farkında değiller. Yazık. En berbat paparazzi programının kalitesinden de düşük ve taraflı iki insanın bir başkasını TV'de böyle alay konusu etmeleri, çok yazık. Eminim bu duyguları bu programı izleyen bir çok kişi benimle paylaşıyordur. Twitter dün akşam bu konuyla ilgili tepkilerle doluydu. Şimdi bir soru, Latif Şimşek kaç saat porno izlemiştir? Bunu tartışalım. Alçı da gelsin. NOT: Nagehan Alçı kendini sürekli tekr

Beyaz Bikinisi ile uyumlu beyaz gözlükleriyle, güzel ve sessiz kıyılardan birinde: "ya, şurada ufak şöyle tahtadan bi bar olsa…önüne de bir iki minder atsalar…bir de Serdar Ortaç çalsa" diyen bu genç kadını izlerken, fark ettim ki o esnda bu sessizliğin tadını çıkarmaktayım. "Ya abla bokunu çıkarma lütfen. Bin tane yer var minderli, gece gündüz SO çalan, tarif ettiğin gibi. Atla git ya. Bokunu çıkarmayın her yerin ya..." dedim içimden. Sonra düşündüm de  aramızda bokunu çıkaranlar diye bir ırk var. Öyle ya bir insana taşıyabileceğinden veya gerçek üstü bir ilgi (abartı) gösterirseniz o insanın da bokunu çıkarırsınız. Sonra onlar yaptıkları işin bokunu çıkarırlar ve bu muhabbet hela, oradan kanalizasyon falan...gider bir yerlere gider. İste (abartı) boku çıkanlar: Serdar Ortaç kral bacakları sonuna kadar açmış (gerisini kendiniz okuyun artık fotodan), RTE ise…bakınız fotoğraflar (fotoğrafı okyun). Her ikisinin de sevenleri var, bir de nefret edenler

Dün akşam canım sıkıldı. Biraz deniz kenarında yürüyüş yapmak istedim sıkıntımı dağıtmak için. Bornova'dan çıktım Alsancak sahil'e. Deniz kenarında en fazla 400 metre yürüdüm, ortalık çöplük gibi. Kullanılmış ve güzelce boca edilmiş çocuk bezi, boş bira şişeleri, midye dolma artıkları; balık tutacağı için "etrafıma kimse oturmasın da rahatsız olmayım" diyen ve denizden kovayla su çekip deniz kenarı setinin tahta oturmalarını ıslatan bencil adama kadar, her şey tam bir hayal kıklığı. O kadar pis ki. Yani Belediye'ye başka bir belediye lazım galiba. Bir de sahilde köpeğini tuvalet yürüyüşünü çıkaranlara ne demeli. Aman dikkat. Bari şurda çimde biraz oturuyum derseniz, evcil köpeklerin tuvaleti burası dikkatli olun. Çok pis her yer… çok pis! Hadi dedim  karaya değil denize bakayım. Ne yazık ki manzara aynı denizde de. Çöp dolu. Yazık yazık. Ege'nin incisi, kokuşmuş kocaman bir midye olmuş. Hadi dedim Kıbrıs Şehitleri cad.'nde biraz dolaşıyım, oras

Bugün 3 Ağustos 2011, TV de Bbakan Yrdc. Bülent Arınç. Diyor ki Mısır daki hareketleri kastederek, kendi vatandaşına silah doğrultan bir ordu hiç bir yerde hoş karşılanmaz. Polislerin gaz bayramları aklıma gelince güldüm kendi kendime. Demek Ordu yerine Polis, Tank yerine Panzer, su yerine gaz kullanmak reva. İşte bu da bu yeni Osmanlı'nın akıl yürütme hadisesi: The New Ottoman's Presents: Coca Cola is good for Muslims.  cevaben USA: Buy the buy, be my guy.