Devlet ve Din - Evrim



Sevgi ve Barış ile başlamak isterim mesajıma...

Birileri başka birileri için can vermiş, can almış. Saçma değil mi?

Oysa her insan bir bebek olarak doğdu. Biz bu bebeğe öyle şeyler öğrettik ki, bebek bu öğrettiklerimiz sayesinde istediğimizde bir seri katile dönüşebildi.

Diğer bebeklerin düşman olduğunu öğrettik. Aslında savaş alanında birbirini öldüren iki çiftci, iki gazeteci, iki terzi, iki bebek idi.

Bu söylemimle tepki de almaktayım zaman zaman.

Aldığım tepkilerin haklı gerekçeleri var; ancak geçmişi değil, geleceği şekillendiren bir düşünceye ev sahipliği yapmayı, geleceği geçmişin manasıyla değil yeni bir mana ile oluşturmayı tercih ediyorum.

Bir başka deyişle; geçmişte, egemenlik, toprak, para veya din, nedeni ne olursa olsun, insanların birbirini öldürmek için harcadıkları enerji, emek ve paranın evrensel kullanılması, ve insanın seri katil halini kutsayan düşünce ve "değer"lerden bir an önce kurtulması gerektiğine inanıyorum.

İnsan evriminin gereğini yapmalıdır. Asıl borcu budur.

Bu hayat bize verilmiş çok büyük bir şans, özgür aklımızı kullanmak yerine "kollektif aklın dayatmaları" için kullanılması sadece göz yaşı, acı ve mutsuz ve kısa süreli sevinçten ibarettir.

Dediğim gibi geçmişte haklı bazı haklı gerekçeler vardır, kabul ediyorum.Ancak gelecekte bu böyle olmamalıdır, zira bu duygular artık manipülatif amaçlarla bolca kullanılmaktadır.

Değişmeyen tek şey değişimdir ve "Halk" halk olmaktan çıkıp ayrılmalı, adını bilemediğim, koyamadığım, aydınlanmış bir kitle haline gelmelidir. Değilse kendi gözümüzde kahraman, ama gerçekte birer katil olmak zorunda kalacağız her birimiz.

Üstelik belki bir tek mermi sıkmadan. Sadece değişmeyerek ve mevcudu kutsayarak, bir yaşam şeklini benimsediğimizden, vazgeçemediğimizden başka hayatları öldürüyor olacağız.

Vicdan belki, ama tarih ve gelecek bunu affetmeyecektir.

Sürç-i lisan ettiysek affola.

Huzur.

Yorumlar

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Merhaba,
      Öncelikle biraz görüntü kirliliğine sebep olduğum için üzgünüm. Blogger hesabım 2009 daki amaca yönelik bilgiler resimler ile kalmış. Yenileyip yazmak isterken, atık bıraktılar burada.

      Müsaadenle ve yazdığın konuya bir etkileşim olsun düşüncesiyle, konuyu biraz açmak ve katkıda bulunmak istedim.

      "Kollektif aklın dayatmaları" demişsin ya, işte tam da burada aklıma çok sevdiğim bir söz geliverdi. "Cemiyetlerin felahı bireysel çaba iledir." Yani insanın bundan sonraki evrimleşme/tekamül süreci evrendeki iyi niyete bireysel katkısı nispetinde olacak sanırım. Tekamül: Kamil (olma), Tamamlanmış olan'a yolculuk..Ulaşabileceği en üst formuna ulaşmak çabası.

      Biz artık günümüzde insanın enerji boyutunu konuşuyoruz, spritüel olgunlaşmadan bahsediyoruz, niyetlerin tüm evreni nasıl etkileyeceğini konuşuyoruz. Bu bağlamda inanıyorum ki önümüzdeki Evrim süreci, spritüel olacak, ruhlar uyanacak ve aydınlanacak ve kollektif zihin dediğimiz şeyde pozitif düşünceler ağır basacak ve gelecek nesil bu bilincin ışığında yeşerecek.

      Peki şu an da "kollektif zihin" neden birşey dayatıyor konumunda? Buna hepimizin katkısı var, bu zihni ortaya ya biz çıkardık ya biz direnmedik. Karşılığını pozitif ile nötrleyemedik. Mevzu savaş ve kan dökülmesi bile değil. Çok daha gözümüze görünmeyen, ufak tefek sandığımız meselelerden mütevellit. İnsan ve fiziki olarak gördüğümüz tüm madde de bir görünmeyen elektron, proton yığını değil mi?Yaşam, küçük şeylerden ibarettir, diyordu geçen biri. Yapmadığımız ama yaydığımız, düzeltmediğimiz ama çoğalttığımız, düşünmediğimiz ama hazır düşünülmüşü konuştuğumuz nice kötüyü ve kötülüğü, evrene salarak biz oluşturduk kollektif zihni. Şimdi bu kötü frekansa karşı gücü yetmeyen milyarlarca insan, ruhsal hezeyanda, depresyonda, ya bitik hissediyor ya yitik ruhunu. Yeniden ayağa kalkmaya gücünü yitirmiş nice insan tanıyorum, sanki düşünceyi yaratan kendi zihni değilmiş gibi düşüncelerin esiri olmuş.. Özünden kopmuş, hayatı kendi düşüncelerinden ibaret sanan, akıl ile zihin ile herşeyi çözeceğini zanneden bir güruh da var ki kafalarının içinde dönüp duran kollektif zihnin en çirkin ve kuşatan etkisinden uyanıp da " ne oluyor ya, varoluşum - tekamülüm - burada olma amacım bu değildi benim- diyebilesin ve ilk doğru soruyu sorabilsin. Hani şarkıda diyor ya, "yıllardır soruyorum, bu soruyu kendime, Allahım bu dünyaya, ben niye geldim? " işte bunu sorsa başlayacak kendi tekamül süreci. Duyduğu kötülüğü sosyal medyada ahkam kese kese yaymasa, onun yerine iyi enerjiyi harekete geçirecek şeyler yapsa ve inansa, birbirine karşı biraz daha tahammülkar ve sahiplenici, şefkatli olsa, doğaya, hayata, ona sunulmuş olan bütün mevcudata karşı dost olsa, iyi niyet barındırsa ve ona göre yaşasa, yediğine içtiğine biraz dikkat etse, eline geçirdiği herşeyi midesine indirmese, nasıl olsa parasını ben ödedim, yemeye en layık benim zihniyetinden kurtulsa, epifiz bezini kireçlendiren şeylerin ne olduğunu araştırsa-bilse, karar alma mekanizmasının neden çalışmadığını araştırsa-bilse, sadece farkındalık olarak bu aydınlanmayı, uyanmayı yaşasa gerisi gelecek inşallah..

      Sil
    3. Biz, gözleri kapalı, eline geçirdiğini yiyen, eline geçirdiğine sahip olmaya çalışan, eline geçirdiğininde sahibi olduğunu zanneden, şişko göbelek, düşünemeyen varlıklar olmaktan silkelenmeliyiz. Sevgi ile beslediğimiz bir düşünce, Afganistan' da bir kurşunun önüne geçip bir bebeği kurtarabilir. Bir canlıya şefkatle ettiğimiz bir yardım Afrika'daki bir anneye süt olabilir ve bebeğe ulaşabilir. Bir birim kötülük gördüğümüz yere,iki birim sevgi ekmek zorundayız. Kötülüğü konuşmamak, olana ortaklık etmemek.. Asıl kötü ile beslenen ruhlar, sahneye hep bir yem atacaklar savaş için. Dün sağı sola kırdıran, dün mezhep farklılığını gözüne sokan, bugün artık dinliyi dindara saldırtan aynı kollektif kötülük. Bu zokayı yutmamak için uyanmak lazım. O yem'e aldanmamak için.
      -Biri saçma bir laf edince, hürraaaa yuhalayıp, nefret edip, nefreti yayıp sonra sen iyiymişsin gibi onu bunu ötekileştirip- kendi kibirlenme yanılgısına düşüyor/muş/uz.
      Karşında sövdüğümüz ile aynı organizmayız, aynı evreni mikro olarak içimizde barındırdığımızı görmezden geliyoruz.Yazarın dediği basit ama içselleştirmesi zor bir durum vardı, "Hepimiz Tek'iz, farklı formlarda, farklı evrimsel süreçlerdeyiz. Sen en zayıf halkayı görmezden gelerek, gelişebileceğini mi sanıyorsun? " diyordu. İçinde olduğumuz form ile en yüksek pozitif değeri üretmeliyiz ki bu evrende salınan bilince bir katkı sağlasın, onu yükselsin ve evrenin taa öteki noktasındaki insanlara da ilham kaynağı olsun...
      Ama biz, yönetenlerin kötülüğünü, inananların cahilliğini, ehli dinin yobazlığını, kimilerinin vahşiliğini konuşup, eleştirerek bütünlüğe hizmeti sekteye uğratıyoruz.

      Biz de bu kulvardan çıkmak zorundayız. Biz de üzerimize giydiğimiz dondan sıyrılıp, içimizdeki kötüyle içimizdeki kibirliyle anlaşma yaparak ve kucaklayarak, onu da ehlileştirerek ve karşımızdan yeniden bize yansıyan kötülüğü artık ıslah ederek yeni bir mücadeleye, bireysel mücadeleye başlamalıyız sanki.
      Birey, uyanacak, akli fikri temizlenecek, iyilik ve sevgi için kendini, gönlünü açacak..

      Öte yandan uyananlar, daha iyiye nasıl varırım'ın peşine çoktan düştüler. 🌹

      İyilerle birlikte olalım, iyiliği çoğaltalım,aramızda sevgiyi, merhameti, şefkati yayalım, kollektif ve dominant zihinde Pozitif baskın olsun. O zaman kimsenin içinden bu kadar vahşice düşünceler geçmeyecek, geçse de Evren durduracak onu, kuşatacak, izin vermeyecek vicdanı.
      Pozitifin gücü, negatife göre 700 kat fazla rezonansta ve etkide. Ve eğer biz var olan iyilerle bu oranla bile kazanamıyorsak, kötülüğün nispetine bakınız..
      Kötüleri de yalnız bırakmayıp, onlarda açığa çıkan, bizden yansıyan nahoş davranışları, önce kendi ruh potamızda eritmek zorundayız. Bunun için biraz araştırıp, öğrenip, kendimizi sevmekle, onlarıda kendimiz gibi sevmekle başlamalıyız sanırım. Savaşlar böyle böyle bitebilir.
      (onlardan kastım ise elimizin erişeceği şu anın ufak tefek hatalarını işleyen, öteki sandıklarımız.. Yoksa an içinde eli silahlıya bilmem ki var mı çare, yoksa onlar bu zamana kadar ki bilinçsiz halimizin bize kesilen diyeti, çekilecek çilesi mi?)

      Biz de yolun başında, daha yumurtasını tam kırıp çıkmaya bile mecal bulamamış, şimdi farkettiği yeni duruma şaşkınlıkla bakıp duran biriyiz. İnşallah niyetimizi halisane ve naçizane ortaya koyabilmişizdir.

      Sevgilerimle.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir "Efendi" sözünün Analizi - Bölüm I

Bülent Arınç

Nüfus Cüzdanından "Dini" hanesi kalksın.