Akıl, Tanrı ve Türkiye Hk.

Aklı işleterek Yaratıcıya inanmak, geleneksel biçimde ve alışkanlıklarla inanmaktan çok ama çok daha zor bir iş.

Örnek: "Kuran"da örtünme (tesettür) de geçer, suların perdeyle ayrıldığı da (Akdeniz ile Atlantik Okyanus).

Kuran, akıl yürüterek Tanrıya ulaşmaktır.

Değilse kitaba gerek olmazdı.

DNA'lar kodlanır biz de biyolojik birer robot gibi gece gündüz Hatim indirir, namaz kılar, tüm kazandıklarımızdan birbiririmiz için harcardık.

Tıpkı bir kedinin kendinden ufak ve hareketli şeyleri kovalaması gibi. DNA'sında var.

Ama Tanrı öylesini tercih etmemiş kudreti yettiği halde. Neden? İste bunu sorgulamak için de akıl diye bir enstrüman vermiş insana.

Kuran "denizleri perdeyle ayırdım" (Furkan-53) deyince, kimse denizde perde aramıyor. Denizlerdeki tuz yoğunluğu farkından karışmadığını kabul ediyor. Bilim öyle diyor. Bütün Müslüman alemi de "bak gördünüz mü kutsal kitabımızda da böyle yazıyor zaten" diyor ve bu tespite alkış tutuyor, Kuran ile bağdaştırıyor.

Bu çok iyi, iyi çünkü bilim olmadan, akıl olmadan Yaratıcıya ulaşmak çok zor, hatta imkansız.

Ancak ne yazık ki, Müşlüman cemiyet için  bilimde seçicilik had safhada.

Örneğin, Sosyal Bilimler (İletişim) günümüzde şöyle der: Mesaj; "söylediğimiz kelimenin hangi ortamda hangi ses tonuyla söylendiği kelimenin yüklendiğı anlamdan çok daha farklı olabilmektedir" diyor.

Ve ekliyor sözlü iletişimde ve sözsüz iletişimde,  beden dili ile  jest ve mimikler asıl mesajı taşımaktadır.

Ancak bilimin bu gerçeği bir türlü kabul edilmiyor.

Bünyeyi rahatsız ediyor. Deniz tuz yoğunluğu deyince alkış tutanlar şimdi geri adım attı neden? Eh ne de olsa deniz öyle uzakta duruyor ama diğeri doğrudan kendimizi kendisini bağlıyor.

Erotik telefon hatları arandığında, bırakın kadının saç telini, hiç bir yerini görmeden sırf kadının sesiyle tahrik ve ejakülasyon sağlanabildiğine göre, Kuran bugün bu çağda inmiş olsaydı acaba kadının sesini de yasaklar mıydı?

Yoksa Yaratıcı, kadının sesini yasaklamak yerine, "kafaların içine bir de beyin koyayım da, Kuran'ı okuyup aynı zamanda da bu beyni kullanan kişi gerçekleri kendince bulsun, bulabilsin" demiş midir?

Demiştir bence.

Değilse DNA'larımızı kodlardı bizde günde beş vakit namaz kılar, zekat verir ve de oruç tutardık. Tıpkı yukarıdaki Kedinin hareketli nesneleri veya canlıları yakalamaya çalışması gibi. Bugün hiç şu fareyi kovalayasın yok diyen bir kedi olabilir mi?

Bu Yaratıcı'ya zor gelmez ki. Ama öyle yapmadığına göre bunda bir sebep aramak gerekmez mi?

"Gerçekten" Yaratıcı'ya " inanan ile alışkanlık ve geleneksellik ile" Yaratıcı'ya "inanan böylece birbirinden ayrılmış olur" demiş olabilir mi?

Tabi gerçeği sadece O bilir.

Ama akıl ile Yaratıcı'ya inanmak daha makbuldür. Çünkü alışkanlık veya geleneksellik robotik ve mekaniktir, anlamlı değildir.

Mesela biri size sürekli "Seni seviyorum" deyip tüm zamanını başka insanlarla geçiriyorsa veya değer vermiyorsa Siz de bunun sadece sabahları öyle rutin söylenmiş bir söz olduğunu bilirsiniz ve artık sizin için bir anlam ifade etmemeye başlar.

Bence insanlara akıl vermiş ve düşünün yani aklınızı işletin demiştir.

Ama akıl işleterek inanmak, çok zor.

Günün bir bölümünü sorgulamaya ve meditasyona ayırmak zorundasın. Hiçbirimizin "bu kadar vakti yok" ki. Namazı da kıl gitsin ezberlenmiş ve ne anlama geldiğini bilmediğin arapça cümlelerle. Çok kolay. Dua'yı da hocaya havale ettik mi, Burger King'de, Süper Menü. Büyük secim içinse iki rekat sünnet kıldık mı tamamdır.

Uzun lafın kısası bence örtünme dini bir tercih değil sadece aklını işletmeden Tanrıya inanmaktır. Yani bir çeşit mekanik müslümanlıktır. Ve sosopolitik olarak da bir başkaldırıdır. Bu kadardır.

Türban ve baş örtüsünün Yaratıcı için olduğunu söyleyenler bilimi "Yaratıcı" dışı olarak ilan etmektedir. Ve denizlerin ayrışmasının "tuz yoğunluğu falan hikaye" deyip perde aramaya devam etmeliler.

Veya bu da zorsa yeniden alsın kutsal kitabı ve "ben Atalarımdan böyle gördüm" Araf-28 vb. bir sürü ayeti (ışareti) aklını işleterek okusun. Ve tüm işaretleri okusun.  Hayatın içindekileri, bilimde ve kutsal kitaptaki tüm işaretleri (ayet). Eğer hala mekanik müslümanlığı din olarak tercih ediyorsa kendi bilir.

İster alır kullanırsınız isterseniz Mekanik Müslümanlığa devam edersiniz. Kim bilir belki de Allah gerçekten anladığınız ve düşündüğünüz halde kendinizi  aşamamanızdan dolayı sizi yine de bağışlar. Belki de beni aklını çok kullandın diye cehennem de yakar (Aklımı Tanrıya borçluyum).

Huzur.

Yorumlar

  1. Düşünen, aklı olan, sağlıklı, gönül gözü ile gören, vicdanı ile hisseden, duyan ve yaşayan insan(lık) için rahmettir, Kuran anlaşılması için yüce Allah ın birbirini açıklayan ayetler halinde gönderdiği mucizenin adıdır, gören, okuyan, anlayan herkese rahmettir kuran... Böyle bir kitabı elimize alıp okumak ve anlamak ise şereftir mutluluk ve Huzur dur bize.....

    YanıtlaSil
  2. dinler (islam'da dahil) GELMİŞ Mİ, yoksa DEĞİŞE DEĞİŞE AMA BİR BİRİNİ ÇOĞUNLUKLA TAMAMLAYAN İBRAHİMİ DİNLER gibi ihtiyaçlara göre dogmalaşmış hareketler bütünü mü?

    bir belgeselde mezar kültürü incelenmiş ve değişik yüzyıllarda birbirinden habersiz olacak mesafede değişik coğrafyalarda mezarlarda ortak bir şey vardı. şaman mezarında ok yay,, bazen at ve eşinin kemikleri...
    ingiltere adasında bir mezarda su kapları, yiyecek kapları, ve para... (bizim mezar soyguncuları bulsun diye değil tabi...)
    inka'larda giydirilmiş makyajlı kalıntılar yanında yine yiyecek su ziynet ve para (bizim altıııın altıııın diye bulduklarımız o zamanın parasıdır)
    ya firavuna ne demeli? hazine odaları bir yana hizmetkar takımının kafalarına vurulan darbeler ile yan yana yatar bulundular. hani kalkıp hizmet edecekler....
    dinleri neydi peki? ne dini? bildiğimiz bir din falan yok o zamanlar.
    ölüm zor beyler bayanlar ölüm zor... ölümden kurtulamıyorsan bari güzelleştir. gitmesi kolay olur... çıkartın hayattan ölümü bakın bakalım feto'nun elini yozgattaki şıhın şeyini öpen kalır mı?

    YanıtlaSil
  3. Kitaplar, yorumlar, ucu bucağı olmayan tartışmalar. Bildiğim şudur ki, Yaradan şah damarimdan daha yakinimdadir. Her yarattığına da ruhundan uflemistir. Bir katilin gözlerinde o vardır. Onu goruyorsan eğer katilin gözlerinde sen katilin yanında huzurla uyuyabilirsin. Çünkü sana zarar vermeyecektir katil. Yaradan sevgi demektir, inanmak onun yarattiklarini koşulsuz sevmek demektir. Inaniyorsan eğer O'nun gücüyle tüm olumsuz duygularini topraklamayi basarabilirsin. Mutluluğun ve huzurun yolu budur. Ve evet, bunu yapabilmek yüksek bilişsel işlev gerektirir. Sevgilerimle.
    Semra

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdıklarını tüm kalbimle onaylıyorum, ancak gerçeklerin kalbimizde olanlardan çok daha farklı olabileceğini de biliyorum.

      Kalbinin temizliği sayesinde Tanrı'yı aramak karşındakinin gözlerinde ve orada Tanrı'yı görmek...güzel ve içten olduğuna inandığım bu cümleleri bir çocuk tecavüzcüsünün gözünde görülebileceğine inanıyor muyuz?

      İnanıyorsak, çocuklar tecavüzcünün yanında huzurla uyuyabiliyorlar mı? Ya da tecavüzcü eyleminden vaz mı geçiyor?

      Tanrıyı yeterince göremedikleri için mi kurtulamıyorlar tecavüzcünün elinden? Sanmam.

      Tanrı kadar şeytan da bu işin içindedir ve o da şah damarın kadar yakındır. İçinde sürekli yaşar, ya Sen O'nu kontrol edersin ya da o seni. Eğer kalbini Tanrı'ya açarsan ve dua edersen Sana bu mücadelende yardım eder...o kadar.

      Belli ki çocuk tecavüzcüsü Tanrı yerine şeytan'ı görmeyi tercih etmiştir çocukların gözünde.

      Unutmayalım bizim ne gördüğümüz kadar, karşındaki insanın da ne gördüğü veya görmek istediği de önemli. Şeytanı mı Tanrı'yı mı görmek istemektedir? Burada irademiz devreye giriyor. Özgürüz seçimimizde.

      Bir de Tanrı adına cinayet işleyenler asan kesenler var. Demek ki inanmak yetmez akıl işletmek gerek, makalemde yazdığım gibi. Sadece inanmak ve iyi niyetli davranmak doğru ve sağlıklı bir inanış için bence yeterli değildir bu devirde.

      Çünkü sadece inanmakla yetinmek bazı noktalarda insanın kör kalmama sebep olabilir.

      Hatta bazı olaylar yaşar ve inancını sorgularken bulabilirsin kendini. Aklını işleterek inanırsan o zaman her şey daha zor olmakla birlikte daha yerli yerinde ve sağlam olur.

      Bu makaleme sağladığın katkı için teşekkürler güzel insan.

      Huzur.

      Sil
    2. Konu derin. İzninle bir iki noktayı açıklamak isterim. Nasıl bir örnek bulmuşsun ki ben bir çocuk doktoruyum. Çocuk tecavüzcüsü bir yana, çocuk azarlayanlara bile tahammülüm yok. Benimki tamamen kendime ait bakış açısı. Bir kalkan bu. Şeytanın egemen olduğu dünyadaki acılara dayanmanın bir yolu. Öfke ve nefret gibi beyni ve düşünceleri de aşağı çeken olumsuz duygulardan bir arınma yöntemi. Çocuk tecavüzcüsünün gözlerinde de tanrıyı görmenin mümkün olduğunu bilmek o acıya dayanma gücü verir insana. Bu onu yargılamamak demek değil. Düşünmeyi ve aklı bir kenara itip sadece safiyane ve iyi niyetle inanmak hiç değil. Kişiye özgü tepkinin, başlangıç seviyesi.

      Bir tecavüzcünün benim gözlerimde neyi göreceğini ben belirleyemem. Manuple edebileceğim tek şey kendi bakışımdır. Nasıl baktığıma göre ya huzura yönelirim ya da yıkıcı duygulara teslim olup, yanarım. Ve bu tercih akıl işletmeden yapılamaz, kesinlikle.

      Bazı olaylar yaşayıp inancımı sorgularken bulduğum oldu kendimi. Ama hala inandığıma göre...
      Hayatımda kendimi inancımı sorgularken bulacağım başka zaman dilimlerinin olmaması için dua edeceğim.
      Sevgiyle kal
      Semra

      Sil
    3. Sevgili Semra, bu gece ben de Senin duanın kabul olması için dua edeceğim. Ancak unutmamak lazım,hayat güllük gülistanlık her şey yolunda, Tanrı'ya şükredeyim. Ama elimden bazı şeyler elden gidince bu sefer de sorgulayım ya bu kadar şükre bu yapılır mı? Diyeyim. Sen ne dersin buna? Duyuyor gibiyim Seni. Evet. İşte benim savım da bu. Düşünüp ama gerçekten ezberbozarak düşünebilmek. Kendini Tanrıyı bulabilmek adına aşabilmek. Hatta Din diye dayatılan konuları sorgulayabilmek.Kendini sorgulamak.

      Herkesin Tanrı,ya giden kendi yolunu bulma zorunluluğu ve sorumluluğu var. Sen kendine kendi iç güzelliğini kattığın bir yol bulmuşsun. Ne mutlu Sana.

      Sevgiler.

      Sil
  4. Anla ş ılmak güzel şey.Beni anlıyorsun, teşekkür ederim. Ben de seni anlıyorum. Hem de kisa paragraflara sığdırılmış 100 -200 kelimeyle.Düşüncelerinle düşünce lerimde actigin ufuklar için tesekkuler. İzliyor olacağım :)
    Sevgi ve huzurla kal
    Semra

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir "Efendi" sözünün Analizi - Bölüm I

Bülent Arınç

Nüfus Cüzdanından "Dini" hanesi kalksın.