AMAN SAKIN OKUMAYIN

AMAN SAKIN OKUMAYIN (Çok uzun ve Sıkıcı - Anlaması da zor)
İkincil Güç Jeneratörleri (Kamuoyu Enerjisi)
Merhaba Arkadaşlar,
Şimdilerde, yani Şehitlerimiz toprağa verildikten sonra birden kamuoyunun tepkisini, hele hele bu tepkinin de gittikçe keskinleşen ve sertleşen tavrını fark edince, Askeri ve Sivil bürokratlar ile diğer erk sahipleri, medyanın da yardımıyla herkesi sağ duyulu olmaya çağırmaktadır. 

Bu konuda itirazı olan var mı? Yok....değil mi?
Evet benim de yok. 
Ama sağduyu demek tepkiyi azaltmak demek veya sönümlendirmek veya söndürmek demek olmamalı. Pekiyi ne demek omalı? İşte aşağıda bunu cevabını vermeye çalışacağım izninizle. 

Önce gelin Kamuoyu enerjisinin bir fotoğrafını çekelim. 
Fotoğrafı anlayabilmek;
en yorgun anımızda, evimizden veya işimizden alıkoyarak, bizi sokağa davet edebilen protest seslerinin adeta ikincil güç jeneratörü gibi çalıştığını (bireylerin toplu halde devlet mekanizması için aslında yoksun olduğu enerjiyi üretmesi durumu); buradan akan enerjinin faydalı devrelerden (milli benlik ve ulus olma bilinci olarak almaktayım) geçirerek, tekrar aynı jeneratörün beslenmesine yönelmesinin yararını fark edebilmekten geçmektedir. 

Eğer bu enerjiyi (toplumsal tepkiyi tetikleyen kamu enerjisi) açık uçlu veya bu enerjiyi sönümleyen, örneğin bir ampüle gönderirsek, bu güç, anlık ışık enerjisine dönecek ve etkisini kısa sürede yitirecektir. 

Daha önemlisi bu yöntem ikincil güç jeneratörünü çalışma veya harekete geçme eşiğini bir üst seviyeye çıkaracaktır (menfi). Olaylara tepkisiz kalmak anlamına gelecek bu ise normalleşecek.

“Herkes sağduyulu olsun” demek yetmez. Bu şekilde sadece öfkeyle kalkan zararla oturur mekanizmasının işleyişini durdurmuş olursunuz. 
Ve asıl tehlike de bu. 

Bu enerji bu sefer sönümlenmiş olacağından ileride daha güç koşullarda istenen kamuoyu enerjisine ulaşılamayacak veya aşırı enerji birikmesinden enerji patlaması yaşanacak bu gücün kontrol edilmesi zorlaşacaktır. 

Her iki durumda da herkes zararda olacaktır. Statükocu Devlet bile.

İşin zor tarafı nasıl ve nerden başlanacağını bilememek. 

Kolay tarafı ise başlandığın andan itibaren faydaların bu eylemi devam ettirmek için insana yeniden güç vermesi ve değer ve inançların perçinlemesi olarak tanımlanabilir.

Bu devre başarılı bir şekilde tamamlandığında toplumsal - ulusal özgüven artar, işte ancak o zaman (sürekli pompalanan) bir “kardeşler coğrafyasından“ bahsedebiliriz.

Değilse, kamuoyunu öyle suda bekletilerek gazı alınmış kuru fasulye topluluğuna dönüştürmek asıl korkulması gereken durumdur (yapılan budur). 

Ki bundan önce bu toplumun gazı ilgili Aşcılar tarafından zaman zaman alınmıştır, bu nedenle etrafta adam niyetine bir sürü kuru fasulya var ya...

Gel gelelim çok laf yaptım yine; bu işin icraatı nasıl olacak? (Devre nasıl tamamlanacak?)

Bu soruya benim tek başıma yeterli bir cevap vermem mümkün değil. Ancak bir yönüyle belki, acizane bilgimin bana izin verdiği ölçüde, belirli açıklamalar getirebilmeyi, ufak bir yönelme bulabileceğimi umuyorum: 

Devlet politkasının halihazırdaki stratejik yaklaşımı dışa bağımlı ekonomik iş birliğinden, dışa bağımlı olmayan ekonomik iş birliğine çevrilebilmelidir. ("Bunu zaten biz de biliyoruz" diyorsunuz di mi...biliyorum o zaman okumaya devam)

Bunun gerçekleştirilebilmesi için futuristik (gelecek - istikbal bilim) yaklaşımları ve öngörüleri olan sosyal bilimciler ile fen bilimcilerin oluşturduğu bir Gelecek Konseyi (veya daha sevimli bir isim d e olabilir) kurulmalıdır.

Bu konsey kendi alanlarıyla ilgili ve fakat sürekli eşgüdüm halinde küresel bir durum tespiti yapmalıdır. Mevcut eğilimlerin momentumlarının 10, 25, 50 ve 100 yıllık muhtemel sonuçlarına ulaşmalıdırlar. 

Sonra bu sonuçları masaya yatırarak Türkiye'nin bu zaman dilimlerinde ulaşmak zorunda olduğu sosyal ekonomik ve kültürel hedefleri ve bunların birbirileriyle korelasyonu (ilgileşim - bağıntı) hesap edilmelidir. 

Ve ara hedefler tespit edilmelidir (Örneğin gelecekte temiz suyun önemi iyi anlaşılırsa - organik tarımın gelecekte en değerli ürün olacağı bilinirse çevreyi kirletecek yeni fabrikalar ve bunların enerji ihtiyacını karşılamak için çevreye zarar veren başka tesislere yönelmek v.b. yerine; hababam debabam batı Lokomotifinin en arka vagonu olmaktan çıkıp Türkiye'yi bir feribot yapalım ve bu lokomotif ve trenlerin arkasına takılmak yerine zamanı geldiğinde tek feribot biz olalım ve bu tren ve vagonlar ilerleyebilmek için bize ihtiyaç duysun.) 

Arzu edilen Korelasyona süreklilik kazandırarak, sosyal - kültürel - ekonomik - bilimsel ara hedeflere ulaşma ve yatırım hızı ayarlanmalıdır, eşgüdümlenmelidir. 

Örneğin ekonomik bir hedefe, eşgüdümündeki sosyal hedeften önce varıldıysa, ekonomik yatırımlar yavaşlatılmalı ve kültürel hedeflere ağırlık verilmelidir. Bu yüzden sosyal bilimciler ile Fen bilimciler interdisipliner bir strateji üretmelidirler -(bunu diyorum beyler öz bu aslında)

Aralarındaki bağıntıya (korelasyona) süreklilik kazandırılmalıdır.
Böylece dengeli ve içselleştirilmesi rahat bir düzen ve aynı zamanda özgürlük yumağı sağlanabilir ülkenin insanlarına.

Bu konseyin ulaştığı sonuçlar Devlet politikası haline getirilmelidir. 

Konsey'de yer alan tüm bilim ve ilim adamları her ideolojiden olabilir / olmalıdır. 

Fakat sabit fikirli olmayan kişilerden seçilmelidir (bunu tespit edebilen psikometrik anketler mevcut). 

Ayrıca bu Konsey'de sadece kıdemli bilim adamlarına değil, gelecek konusunda kafa yormayı seven hayal gücü (hayalci gücü değil) olan genç beyinlere de yer verilmelidir. 

Bu Konseyin elde ettiği sonuçları en iyi şekilde gerçekleştirebilecek devlet adamları Ankara'nin diplomatlarıyla yer değiştirmelidir. 

Ardından, hükümetler Konsey’in (konsey ismi çabucak değiştirmeli) formüle ettiği parametrelerin toplumsal hayatta tatbiki konusunda yardımcı olmalı ve gereken geri beslemeyi konsey'e sağlamalıdır.

Buraya kadar okuyup da "bu adam kafayı yemiş, böyle bir şeyi hayata geçirmek mümkün değil" diyenlere cevabım: "Hiç olmasa kafa yoruyorum ve bunları yazıyorum ve paylaşıyorum; ya sen ne yapıyorsun?" demek olacaktır. 

Konuyu, "Yöntemleri ve hedefleneni mutlak sayan bir anlayışla" yapmadığım bu tasarımı, sadece mevcut yöntemlerin dışında da başka yolların da olabileceğine işaret etme çabası olarak algılamak, beni mutlu edecektir.

Bu kadar kafayı yorduk, üşenmedik bunları anlaşılabilir halde yazmaya da çalıştık...Sürekli sağduyu ve kardeşlik pompalanıyor ya şu sıralar, "Haydi şimdi de uykuya devam....". 

Gerisi yok çünkü. Belki bir operasyon belki biraz açıklama ama dediğim gibi daha çok ararlar bu kadar insanın enerjisini. 

Kapatın arkadaşlar ikincil güç jeneratörlerini boşa çalıştırmayın sakın. Ha babam ya birilerinin ampülünü yakıyoruz ya da sadece bayrak satışlarını artırıyoruz. 
Huzur.
07.01.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir "Efendi" sözünün Analizi - Bölüm I

Bülent Arınç

Nüfus Cüzdanından "Dini" hanesi kalksın.