ADAM VE SOKAK LAMBASI

Bir adam...elinde şemsiye, yağmurlu, sert bir havanın hüküm sürdüğü o günde, arkadaşı 'Sokak Lambasına' doğru ağır adımlarla ilerledi, sırayla yol üstündeki tüm arkadaşlarına,'sokak lambalarına'uğrayacaktı.

Ancak arzu ettiği kadar mesafe ve arkadaşa uğramadan durdu, gidemedi daha fazla, etrafındaki herkes kaçışıyordu yağmurdan, kalabalıklaşıyordu azınlık. Hamur gibi, kabaran bir kalabalık. 


Sırılsıklam halde arkadaşı 'Sokak Lambası'nın yanında durup, birlikte şaşkınlıkla etrafta kaçışanları izlediler.

Sokak lambası alışkın bir tavırla arkadaşına baktı ve : "Ne zaman anlayacak benim zavallı dostum kendisi bir sokak lambası değildi" diye iç çekti.

Adam kolunda asılı şemsiyesini açsa, ıslanmayacak ve azınlığın çoğalanı olacak onlarla eşleşecekti. Ama açmadı, şemsiyesini. Arkadaşı sokak lambası gibi o da hayretle camdan mermilerden kaçanları izledi.

Açmadı.

Islanmaktan usanmayacakmış gibi o ve arkadaşı sokak lambası bilge bir tavırla izlediler kaçışanları ikisi de. 


Zaman onları unuttu sanki.

Camdan mermiler kaçanları delik deşik edeceği anda patlayarak zerreciklere dönüşüveriyorlardı. 


Kaçışanlar hayatta kalma pahasına, o mermilerden kaçıyorlardı oysa.



Adam ve arkadaşı, ise mermilerin zarar vermeden paralandığını izlerken insanların neden bu zararsız mermilerden canı pahasına kaçtıklarına anlam vermekte güçlük çekiyorlardı.

Kelimlelerin esaretinden kurtulan kavramlar, anlamlarında özgür olmuşlardı; onlar için.

Sokak lambalarıyla dost olan bu adamın şemsiyesi ona ilham oldu.


Alice harikalar diyarındaydı...şemsiyeli adam ise harikanın taa kendisiydi.

İnsanlara, Yağmura ve 'Sokak Lamba'larına ithafen.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir "Efendi" sözünün Analizi - Bölüm I

Bülent Arınç

Nüfus Cüzdanından "Dini" hanesi kalksın.